Sohbet - Amor Fati - Şeyma İzler

Uçak biletleri, tamam. Otel rezervasyonları, tamam. Seyahat sigortası ve belgeler de tamam. Her şey tamam…

Tatil Başlasın!

Yoğun geçen çalışma günlerinden, yorgunluk hallerinden, mesailerden sonra harika bir tatili hak ediyoruzdur ve bize verilen kısıtlı zamandaki tatilimizi en verimli şekilde planlama dürtüsü hissederiz. Herhangi bir aksiliğe yer yoktur. Her ayrıntı iyi düşünülmeli, organize edilmelidir. Böylece tatilimizde daha mutlu, keyifli ve eğlenceli vakit geçireceğimizi umarız. Kışın soğuk havalarda, yağışlı günlerde içimizi ısıtan bu tatil fikrini aylar öncesinden planlamışızdır.

Peki noktası, virgülüne kadar planladığımız tatil organizasyonunda hayatın da planlarına takılma ihtimalini hiç aklımıza getirir miyiz? Tıpkı domino taşları gibi bütün planların bozulmasının verdiği hayal kırıklığı ile ya kaderimize öfkelenip küseceğiz ya da kaderimizi sevip an’ın tadını çıkarmayı tercih edeceğiz.

Size önerim Amor Fati sevgili okur…

Latincede ‘kaderini sev’ anlamına gelen felsefi bir kavram olan Amor Fati, Friedrich Nietzsche tarafından ortaya atılmış ve günümüze kadar gelmiştir. Friedrich Nietzsche’ye göre hayatın içinde karşılaştığımız olumlu ya da olumsuz her şey kaderimizin bir parçasıdır. Bizi memnun etmeyen, mutsuz eden durumlara karşı çıkmak yerine onu sevgiyle kabul etmemiz gerekmektedir.

Daha eskiye baktığımızda felsefe tarihinde önemli bir yeri olan stoacıların temel prensibi olarak görüyoruz Amor Fati kavramını. Kaderin ve doğanın düzenini kabul etmenin ve onunla uyum içinde yaşamanın önemini vurgularlar. Onlara göre; insanın, kontrolü dışında gelişen olaylar karşısında üzüntü veya öfke duyması manasızdır. Olayları kabul edip bunlardan ders çıkarmak içsel huzuru bulmak demektir. Çünkü hayatta her şey olması gerektiği gibi olur ve bunu kabul etmek de bilgeliktir.

Kendi yaşam deneyimlerinde Amor Fati’nin derinliğini anladığımız, Roma imparatoru aynı zamanda stoacı filozof Marcus Aurelius ‘’Kendime Düşünceler’’ kitabında insanı doğa tarafından kontrol edilen bütünün bir parçası olarak görür.

‘’Bütünün bir parçası olduğumu hatırladıkça ondan kaynaklanan her şeyi memnuniyetle kabul ederim.’’ der.

Ona göre zararlı hiçbir şey bu bütün içerisinde yer almaz ve bu bütün içerisinde payına düşenlerden rahatsızlık duymaz. Yaşamın rastlantılarına karşı gelmek yerine onları sevgiyle kucaklamak, her şeyin bir nedeni olduğunu, her şeyin kendi içinde bir anlamı olduğunu kabul etmektir. Bu kabul bizleri hayatımızda güçlü ve dirençli kılacağı gibi yaşadığımız an’ın keyfini çıkarmaya, huzurlu ve mutlu hissetmeye götüren bir yol olacaktır ve hayatı olduğu gibi kabul eden birey kendi içsel bağımsızlığını ilan eder, kendi hayatının efendisi olur, derin bilgeliğe ulaşır.

Sevgili okur; işler ters gidebilir, planlar bozulabilir ama emin ol hayatta her şey olması gerektiği gibi oluyordur. Belki de her şeyi kontrol altında tutmaya çalıştığımız günümüz dünyasında hayatımızı akışa bırakmalı, olayları ve etrafı fark etmeli ve bütünün bir parçası olmalıyızdır. Hayatın her anı çok değerli, ufak tefek mutlulukları kutla, takdir et.

Olmayan şeyler bizim zararımıza değildir.

Olmadığı haliyle kabul et ve sev.

11 2