Röportaj - Esra Kızıldoğan - Yasin Dedebekiroğlu

Merhaba Esra Hanım. Biz, Düş Art olarak üreten edebiyatçıları ve sanatçıları bir çatı altında toplayıp eserlerimizi dayanışma ruhuyla kitlelere ulaştırmak, aynı zamanda toplum yararına içerikler üretmek isteği ile bir araya geldik.

Öncelikle, bilinenler dışında Esra Kızıldoğan kimdir? Mesela, sizi oyuncu olmaya ilk iten, tetikleyen şey ne oldu ve bu yola girmeden önce hayatınızda bir kırılma anı yaşadınız mı?

Benimle ilgili, oyuncu olmam dışında tam olarak ne biliniyor, bilmiyorum tabii ama insanların söylediğine göre, sanırım dışardan bakıldığında, olduğumdan daha ciddi görünüyormuşum. Aslında tahmin edilenden çok daha şakacı ve neşeliyimdir. Ne bileyim, düzenli spor yaparım, yemek yapmayı çok severim, gezeyim dolaşayım bayılırım, dans etmeyi çok severim vs. 

Zor bir soru bence. Yani kim olduğunu tarif etmek zor. 

Oyunculuğa, İzmir’de lisedeyken tesadüfen başladım aslında. Arkadaşlarım okulda kendi aralarında tiyatro kursunun sınavlarına gireceklerini konuşuyordu. Kemeraltı’ndaydı kursun yeri, okul çıkışı eve otobüsle birlikte döndüğümüz için ben de onlarla yürüdüm kursa kadar. Oraya kadar gidince ısrar ettiler, sen de kayıt yaptır, diye. Ben de onlarla birlikte kaydoldum ve sınava girdim, o arkadaşlarımı almadılar beni aldılar. Çok şaşırmıştım o zaman, ne olduğunu bilmeden gittim ve gerçekten çok sevdim.

Meslek olarak seçmemde ise annemin desteği çok etkili olmuştu. Beni ilk kez sahnede izledikten sonra gece odama gelip konservatuara gitmeyi düşünebilirsin aslında, demişti. Sanırım bahsettiğiniz kırılma anı benim için buydu.

Yaptığınız iş gereği birçok kıymetli oyuncuyla çalıştınız. Size ilham olan biri var mıdır? Tanışmadığınız biri de ilham olmuş olabilir. Yoksa bile izlerken büyülendiğiniz bir oyunculuk oldu mu? Olduysa karakter ve oyuncu ismi verebilir misiniz?

O kadar çok ki… Gerçekten olağanüstü sanatçılarla çalışma fırsatım oldu, burada hangi birini sayabilirim bilmiyorum. Bazısı ustamdı, bazısı hocamdı, bazısı arkadaşım, bazısı yönetmenim, bazısı tasarımcımız, bazısı müzisyen... Bu anlamda çok şanslı oldum hep ama bana ilham olması için birinin illa sanatçı olmasına da gerek yok. Herhangi bir şeyi iyi yapmak isteyen, gerekli emeği veren, çalışkan, disiplinli, tutkulu herkes benim için büyüleyicidir. Hangi meslekten olursa olsun.

Bizim platformumuzun amaçlarından biri topluma faydalı işler de üretmek, paylaşmak. Bu paralelde, bizim aracılığımızla; okurlarımıza, takipçilerimize ve elbette sizlerin hayran ve takipçilerine en beğendiğiniz oyun ve kitabın hangileri olduğunu tavsiye olması adına söyleyebilir misiniz?

Klasikleri severim, oynaması da izlemesi de çok zevkli benim için. İyi yorumlanmış bir Shakespeare izlemek veya oynamak eşittir mutluluk. Çehov çok çok severim ama maalesef hiç oynamadım, çok isterdim. Henrik İbsen, Harold Pinter, Samuel Beckett çok var çok…

Bir kitabın filme uyarlanmasını isteseniz bu hangi kitap olurdu ve siz hangi rolü canlandırmak isterdiniz? Dünya tiyatro klasiklerinden hangisinde, hangi rolde oynamak isterdiniz? Bir de çalıştığınız işler içerisinde, kendinizin oynadığı, canlandırdığı karakterler arasında en beğendiğiniz karakter hangisi oldu? 

Aslında uyarlandı. Virginia Woolf‘un Mrs. Dalloway kitabını ve Clarissa Dalloway karakterini çok özel bulurum. Bu kitaptan beslenen ‘The Hours’ filmini de çok sevmiştim. Bunun dışında İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası’nın hakkı verilerek sinemaya uyarlanması harika olmaz mıydı? Böyle bir şey olsa çok heyecanlanırdım. Kendi oynadıklarımdan ise Oyun Atölyesi’nde yapığımız Stefan Tsanev’in Jeanne D’arc’ın Öteki Ölümü oyununu her zaman gülümseyerek hatırlıyorum. Şu anda oynadığımız Hamiyet de yaşattığı muazzam deneyimlerle ve kazandırdığı müthiş arkadaşlarla hafızamda ışıltılı bir yer alacak gibi görünüyor.

Son olarak, sizin de oyunculuk eğitimi verdiğinizi ve buna “yol arkadaşlığı” olarak baktığınızı biliyoruz. Bu yolda ilerlemek isteyen gençlere neler önermek istersiniz. Bu işin olmazsa olmazı nedir?

Her işte olduğu gibi bizim işimizin de olmazsa olmazı çalışmak ve emek vermektir. Oyuncu, merak etmek zorundadır. İnsanı merak edecek öncelikle, sonra takip edecek ne oluyor ne bitiyor, yaşadığı ülkede ne oluyor, dünyada ne oluyor? Neden oluyor bu olanlar? Sosyoloji, psikoloji, felsefe ne anlatıyor bize? Şiir ne işe yarıyor bu dünyada? Tüm bunları da bir zorunluluk gibi değil, varoluşu, bu ve şimdi buraya yazamadığım bir sürü konuyla temas etmeye ihtiyaç duyuyorsa bu işlere kalkışmalı bence insan, yoksa vallahi değmez, hiç bulaşmasınlar derim.

Bizi kabul edip sorularımıza içtenlikle cevap verdiğiniz için size çok teşekkür ediyoruz. Sahneniz, alkışınız çok olsun…

1762 56