Özel Dosya - Yağmur Ayan - Güçlü Mizahı ve Alaycı Diliyle Feminist Bir Yazar: Sevgi Soysal

“Bütün kadınca bilmeyişlerin tek adı” diye tanımlamıştır Sevgi Sosyal, Tante Rosa’yı. Kitap, onu tanıyanlar için de önemli bir yere sahiptir. Öyle ki, kızı Funda Soysal, annesini, “kitaplarıyla en çok da Tante Rosa ile tanıyıp sevdiğini”, dile getirmiş. Eser, yazarın ilk kitabı değildir belki ama bize bir taraftan da yazarı tanıtır.

Tante Rosa, yabancılıkla (yerli bir eser olmamakla suçlanmış), kimilerine göre bir hikâye kitabı, kimilerine göre kısa bir roman olarak değerlendirilmiştir. Kitap birbiri ile ilintili toplam on dört öyküden oluşmaktadır. Ayrıca adından da anlaşılacağı gibi Sevgi Soysal bu eserini kaleme alırken anneannesinin yaşamından ve özellikle de teyzesinin kişiliğinden esinlenmiştir. Anneannesinden, teyzesinden hatta kendisinden de izler vardır Tante Rosa’da.                    

Sevgi Soysal’a dair değinilecek çok şey var, sayfalara sığmaz... Kalemim yettiğince anlatacağım. Çok da uzatmadan başlayayım:

Aslında onu, sadece bir yazar olarak tanımlamak yanlış olur. Çevirmenlik, program uzmanlığı ve gazeteciliğin yanı sıra Dost Dergisi’nde sanat haberleri yazarlığı da yapmıştır. 1965-69 yılları arasında Yeni Dergi’de ve Papirüs’de öyküleri yayımlanmıştır. Program Uzmanlığı görevi ise TRT’dedir. Ben kendisini anlatırken genel olarak yazar kimliği üzerinde duracağım.

Yazar, savaşların savurduğu neslin çocuklarından biridir. Selanik doğumlu bürokrat-mimar bir babanın ve Alman bir annenin kızıdır. Ailesinin üçüncü çocuğu olarak 1936 Eylül’ünün son gününde dünyaya gelmiştir. Kendinden sonra aileye üç çocuk daha katılmıştır. O dönemde, ailenin en aykırı çocuklarından biridir. Kişiliğinde, annesinin ve babasının en renkli ve güçlü tarafları görülür. Dansa, müziğe, edebiyat ve sanata düşkündür. Bu düşkünlüğünü annesine borçludur, çevirmenlik mesleğini de öyle... Babası ise birçok hobisi olan, tutkulu bir adamdır.

Annesi Aliye Hanım’ın dünyaya gözlerini açtığında aldığı adı Annelese Rupp’tur. Sevgi Soysal’ın annesi, babası Mümtaz Bey ile yaşadığı büyük aşktan sonra Müslüman olmuş hatta Alman vatandaşlığını bile bırakmıştır. Annelese de böylece Aliye adını almıştır. Aliye Hanım Türkçe’yi geç öğrenir, evde çocuklar ve eşler birbiriyle hep Almanca konuşur. Aliye Hanım, 1942-43 yılları arasında üç kardeşin (Kaya, Gönül ve Sevgi) baskısı karşısında hızla Türkçe öğrenmek zorundadır. Çünkü bu yıllar İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır. Sokakta Almanca konuşan ebeveynlerinden rahatsız olurlar. Sokaktaki diğer çocukların dilinden hiç düşmeyen iki sözcük vardır: Gâvur ve Almanlar. Kendilerini diğer çocuklardan farklı görmek istemeyen kardeşler dil öğrenme sürecini başlatır.

Aliye Hanım, Türkçeyi öğrenmeye çalışırken, konuşmasındaki yanlışları düzeltmek için şiir çevirileri yapar. Eşine aşk şiirleri söylemeye ve yazmaya başlar. Soysal ise babasını annesinden kıskanmaya başlayınca babasına şiirler yazmaya başlar ancak akrabaların olur olmadık yerlerde şiir okutmaları onu küçük bir kız çocuğuyken soyunduğu şairlikten soğutur. Ama ilerleyen dönemlerde eserlerindeki şairaneliği fark edeceğizdir.

Soysal, gözlemci yapıya sahip bir çocuktur; bu gözlem süreci de ailesini inceleyerek başlamış diyebiliriz. Ayrıca hiç şüphesiz özellikle ailesindeki kadınlarda gözlemleri sonucunda farkına vardığı ilk şey cesarettir. Bu da ilerleyen dönemlerde, özellikle karakterlerinde, eserlerine yansıyacaktır.

Yaşamının büyük bir kısmını Ankara’da geçirmiştir. Ortaokul ve liseyi Ankara Kız Lisesi’nde okumuştur. O büyürken Ankara da bir taraftan büyüyordur. Sevgi Soysal’a göre bu şehir sakat bir biçimde büyümektedir. Edebi kişiliğine ve eserlerine baktığımızda Ankara’nın gelişimine ve atmosferine dair birçok şeyle karşılaşırız.

İlk evliliğini genç denecek bir yaşta Özdemir Nutku ile yapar. Henüz on dokuz yaşındadır. Bu sırada Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde Arkeoloji bölümünde okumaktadır. Sonrasında iki evlilik daha yapacaktır. İkinci evliliği ise 1965 yılında oyun yazarı Başar Sabuncu ile olur. Kendisi ile “Zafer Madalyası” adlı oyunda tanışacaktır. Sevgi Soysal’ın ilk ve tek tiyatro deneyimi bu oyun olmuştur. Adını çokça zikrettiğim “Tante Rosa” eseri Sabuncu soyadı ile yayımlanacaktır.

Yeni gerçekçidir. Akımdan izler taşıyan yazıları ve öyküleri Dost, Yelken, Ataç, Yeditepe ve Değişim dergilerinde yayımlanmıştır. Toplumcu-gerçekçi yazarlardandır. Yazarlık serüveninde –eserlerinde- konuları alış biçimini incelediğimiz zaman 12 Mart öncesi ve 12 Mart sonrası kaleme aldığı öykü ve romanlarda belirgin birtakım farklar olduğunu görmekteyiz. Kadının (anne, eş, genç kız) bilinçlenme-gelişme sürecini ilk eserlerinde çok daha yoğun bir biçimde sergilerken, bu durum 12 Mart sürecini izleyen eserlerinde sosyalist bilinçlenme sürecine dönüşür.  

Bir dipnot düşmek isterim: Okuduğunuz bu dosyayı oluştururken bir şeye şaşırdığımı fark ettim; birçok dönemi işlediğimiz lise edebiyat derslerinde Sevgi Soysal adının geçtiğini hayal meyal hatırlıyordum. Buna rağmen sanırım onun yazınına çok kısa değinmiştik ya da söz konusu bile olmamıştı. Belki de o, unutturulmaya çalışılanlardandı.

O, toplumun kadına biçtiği rollerden ziyade anlatılarında cesurca bir tavır sergiler. Varoluşçuluk anlayışını benimsemiştir ve eserlerinde buna dair izler görürüz.

Sevgi Soysal’ın yapıtlarını incelediğimizde -özellikle erken dönemde yazdığı eserler- kadın kimliğini ön plana çıkarmaktadır. Tutkulu Perçem, Tante Rosa ve Yürümek adlı eserlerinde bunu net olarak görürüz.

İlk kitabı Tutkulu Perçem 1962 yılında yayınlanmıştır. Ardından Tante Rose gelmektedir. İki kitabın birbiri ile birçok yönden benzerlikleri olsa da bazı yönlerden ayrıldığını görürüz. Tutkulu Perçem’de isimler yer almaz, Tante Rosa’da ise ana karakter de dahil birden fazla isimle karşılaşırız. Farklı yönlerine değinecek olursak en belirgin özelliklerden birisi Tante Rosa’nın sevgi arayışında bir karakter olmamasıdır diyebiliriz. Diğer bir unsur ise hayalciliktir; Tante Rosa çocuklukta bir prensestir ve prensini arar. Tutkulu Perçem’de ise böyle bir hayalciliğe rastlamayız. Kitabın genelinde değil ama çoğunluğunda ağırlıklı bir durumdur bu. İlerleyen yaşlarda, özellikle de başından bir evlilik geçtikten sonra erkeklerden iğrenmeye başlar Tante Rosa.

İki eserin anlatı biçimine değinecek olursak; Tutkulu Perçem, Tante Rosa’ya göre çok daha imgesel, sembolik ve yoğundur.

Müstehcen bulunan romanı Yürümek 1970’de yayımlanır. Romanda çocukluk ve ilk gençlik yıllarının, ilk evliliğinin ve boşanmasının, yeniden âşık olmasının izlerini, özetle yazarın, 69 sonuna kadar olan serüvenini görürüz.

Yenişehir’de Bir Öğle Vakti’ni 1973 yılında yayımlamıştır. Eserde, birbirinden bağımsız gibi görünen insan portreleri zekice bir kurguyla bir araya getirilmiştir. Ankara’da, çürüyen bir kavak ağacının yere düştüğü bir buçuk saatlik bir zaman dilimi boyunca civarda olan insanların hikâyeleri, birinin bittiği noktada diğeri başlayarak ve geriye doğru bakışlarla metin zenginleştirilerek anlatılmıştır. Yazarın üçüncü romanıdır. Eser, 1974 Orhan Kemal Roman Armağanı'nı almıştır.

Soysal, en çok da 12 Mart ile anılır, 12 Mart döneminin yazarlığı üzerinde de derin izler bıraktığını görürüz. Yazarın, tanıdığı tanımadığı kim varsa 12 Mart ile beraber ‘içeri’ alınmıştır. Bu süreçte çok dikkatli davranmaya çalışan yazarın eşi Mümtaz Soysal da Mamak’tadır. 

Çok geçmeden ‘içeri’ alınanlar arasında Soysal da olacaktır. Tutukluluğu zamanında, sekiz ay boyunca Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’nda kalmıştır. 

Soysal’ın tutuklanma sebebi olarak kimliksiz dolaşması ve sıkıyönetime karşı gelme gösterilir. Hâlbuki yazar değil kimliksiz dolaşmak çantasında iki kimlikle birden dolaşmaktadır.

Mahkeme salonunda mesleği sorulduğunda “yazar” diye yanıtlar lakin mahkeme görevlileri arasında fısıldaşarak “demek işsiz” diyerek kayıtlara “ev kadını” olarak işlemişlerdir. Gözlemlerine Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’nda da devam edecektir. Başka bir hayata dair öğrenilebilecek her şeyi öğrenmek, sorabileceği her şeyi sormak ister.

1972’de cezasının tamamlanması için altmış beş günlüğüne Adana’ya siyasi sürgüne gönderilir.

Politika gazetesinde tefrika edilen cezaevi anıları Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu başlığıyla 1976’da kitaplaştırıldı.

Şafak romanında, 12 Mart dönemini öncesi ve sonrasıyla ele alır. Belki dönemin karanlık şiddetinin egemenliği, sert çatışmalar, politik cinayetler, yapılan seçimlerin yarattığı düş kırıklıkları sürmektedir ama Şafak bunlarla doğrudan değil de, dolaylı bir ilişki içinde kurulmuştur.

Vefatı maalesef ki, günümüzde dahi ölüm oranı en yüksek kanser türlerinden biri olan meme kanserinden olmuştur. 1975 sonbaharında bir memesi alınmıştır. 76’da yayımladığı Barış Adlı Çocuk’ta hem hastalık izlenimlerini hem de 12 Mart sonrasını anlatan öykülerini toplamıştır. Kitap, yazarın 1968-76 yılları arasında yazdığı öykülerinin arasından, toplam on üç tanesini içermektedir. Sevgi Soysal’ın bize bıraktığı son eseridir.  Aynı yıl tedavisi için eşi Mümtaz Soysal ile Londra’ya gitmiştir. Ölümü 22 Kasım 1976’da İstanbul’da olmuştur. Ayrıca üzerinde çalıştığı Hoş geldin Ölüm’ü tamamlayamamıştır. Kızı Funda Soysal ise annesini kaybettiğinde henüz bir buçuk yaşındadır.

Kırk yıllık kısa denebilecek bir ömre çok şey sığdırdı, Türk edebiyatında yenilikçi bir yazar olarak zihinlere kazınmıştır. En üretken olduğu 70’lerde kendisini kaybettik. O olmasaydı edebiyatımızda bir yanımız eksik kalırdı diye düşünüyorum. Biz okurların ve edebiyata düşkün herkesin…

Ziyaret etmek isteyenlere, kütüphane meraklıları için de güzel bir önerim olacak. Eğer henüz haberiniz yoksa İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2022 yılında Taksim’de açmış olduğu Sevgi Soysal Kütüphanesine bir uğrayın derim. Ayrıca doyumsuz bir manzarası var.

 

ESERLERİ

Tutkulu Perçem -1962 (Öykü)

Tante Rosa-1968 (Uzun Öykü/Roman)

Yürümek-1970 (Roman)

Yenişehir'de Bir Öğle Vakti-1973 (Roman)

Şafak-1975 (Roman)

Barış Adlı Çocuk-1976 (Öykü)

Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu-1976 (Anı)

Bakmak-1977 (Derleme)

Radyo Konuşmaları-Hoş Geldin Ölüm- 1980 (Röportaj)

Türkiye'nin Kalbi Kabul Günleri-2014 (Makale)

Venüslü Kadınların Serüvenleri-2017 (Tiyatro)

Tekliğin Türküsü-2018 (Öykü)

 

KAYNAKÇA

Kurdakul, Şükran. Düşün ve Edebiyatımızda Şairler ve Yazarlar Sözlüğü. İstanbul: Türk Klasikleri Serisi Yayınları, 1983

Soysal, Sevgi. Tante Rosa. İstanbul: İletişim Yayınları, 2013

Doğan, Erdal. Sevgi Soysal-Yaşasaydı Âşık Olurdum. İstanbul: Everest Yayınları, 2003

Şahin, Seval. “Ne Güzel Suçluyuz Biz Hepimiz!”- Sevgi Soysal İçin Yazılar. İstanbul: İletişim Yayınları, 2013

https://birikimdergisi.com/guncel/11059/kocalarini-nenlerini-bilmemnelerini-birakip-yurumek-sevgi-soysalin-tutkulu-percem-inde-yurumek

https://www.typelish.com/b/sevgi-soysalin-tante-rosa-ve-tutkulu-percem-adli-eserlerinde-kadin-sorununun-karsilastirmali-olarak-100617

https://iletisim.com.tr/kisi/sevgi-soysal/5614?srsltid=AfmBOoqOAKDtx1GvAA5x5NIDjrrP-47WVV_pVw9UVi80QP03vOSUPgJq https://tr.wikipedia.org/wiki/Yeni%C5%9Fehir%27de_Bir_%C3%96%C4%9Fle_Vakti

https://www.milliyet.com.tr/pazar/canim-bir-seylere-sikilmissa-annemin-kitaplari-bana-iyi-gelir-224657

https://iupress.istanbul.edu.tr/tr/journal/tuded/article/sevgi-soysalin-yenisehirde-bir-ogle-vakti-ve-yildirim-bolge-kadinlar-kogusu-metinlerinde-anlaticinin-ironik-tutumu

https://repository.bilkent.edu.tr/items/cd06cafe-2539-493c-bfc1-047c99a6f80d 

https://www.youtube.com/watch?v=pID91JB_Atk&t=1s

https://www.youtube.com/watch?v=WRAY0m6xgZM

https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/soysal-sevgi

https://iletisim.com.tr/kitap/baris-adli-cocuk/7760

https://www.youtube.com/watch?v=kSPRkZAPe28

382 16