Alkışlarla Yaşıyorum
Ne zaman bana bazı isimlerin, kelimelerin, kişilerin, durumların, değerli kişilerin tanımını yap, ne hissediyorsun anlat, deseler cümleye nasıl başlanacağı hayatım boyunca benim için sorun olmuştur. Kendimi bildim bileli kelimelerle, cümlelerle aram iyi olmasına rağmen ne diyeceğimi bilemez, ne yazacağımı kestiremem.
Sevdiğim az sayıdaki sanatçılardan Zeki Müren sevdamı bilen dostum Savaş Aşçı, doğum günü için bir yazı yazmamı istediğinde yukarıda bahsettiğim hissiyat içimde bir sıkıntı oldu. En iyisi; bir kadeh rakı doldurup Zeki Müren plakları koleksiyonumdan sevdiğim şarkıları eşliğinde (şu an Bana Bir Aşk Masalından Şarkılar Söyle çalıyor) içimden ne geçiyorsa birebir yazmak, diye düşündüm. Bu minvalde rakımdan büyük bir yudum alıp boğazımdan akmasını bekleyip tuşlara basmaya başladım.
Tanınmış, halka mal olmuş kişiler için yıllar yılı otobiyografi şeklinde yazılar yazılmıştır. Zeki Müren’in doğduğu gün ve evden tutun da, annesinin ve babasının kim olduğuna, O’nu nasıl yetiştirdiklerine, yaşadığı olaylardan, sağlığından, filmlerine, aşklarına, bestelediği şarkılardan, yazdığı şiirlerden, yaptığı resimlerden, sahne aldığı gazinolardan, kendi tasarladığı kostümlerinden, sahnede nasıl hareket etmesi gerektiğini düşünerek tasarladığı T biçimindeki sahneden, kendisine kadar o güne kadar gazinolarda sanatçıların sabit repertuvarla sahneye çıktığını görüp, her geceye ayrı şarkılar söyleyerek seyirciyi tekrar tekrar kendisini izlemek ve dinlemek için gelmesini sağlamak gibi düşüncelerinden, özel hayatına kadar her şeye bu teknoloji çağında bir tuşla ulaşılabilecekken benzer şeyler yazmamak adına benim için Zeki Müren ne ifade ediyor, onlardan bahsetmeye çalışacağım. Fakat bundan önce kısaca birkaç isim ve hususu eklemeden de geçmek istemiyorum; kendisini ilk olarak ilkokul öğretmenleri keşfetmiş ve müzikli müsamerelerde kendisine roller vermişler. Belki de bu müsamereler hayatının akışını şekillendirmiştir…
Sanat yaşamına etki eden isimler Bursa’dayken Tamburi İzzet Gerçeker, Boğaziçi Lisesinde okuduğu dönemde Agopos Efendi ve Udi Krikor ile Şerif İçli olmuştur. Bu isimlerden çeşitli eğitimler alarak kendisini, sanatçı kişiliğini ve kimliğini güçlendirmiştir.
Trt İstanbul Radyosu’nun açtığı ve yüz seksen altı adayın katıldığı solist sınavında birinci olmuş ve İstanbul Radyosu’nda ilk kez canlı konserini vermiştir. İlk sahne konserini ise 26 Mayıs 1955 tarihinde gerçekleştirmiş ve hayatının son gününe kadar o sahnelerde parıldamıştır.
Zeki Müren’in yeri kalbimde, gönlümde, kulaklarımda, yaşadığım olaylarda hep farklı olmuştur. Kendimi bildim bileli Türk Sanat Müziği’ni özellikle de Zeki Müren’i çok sevdim. Bugün bakıp ‘neden?’ diye düşündüğümde yılbaşı gecelerinde televizyon ekranlarında söylediği şarkılar, sesinin tınısı, müziğinin etkisi, şarkı sözlerinin anlam bütünlüğü, aşk acısı çekerken günlerime, gecelerime eşlik etmesi, kibarlığı, nahifliği, kalbinin güzelliği elbette önemlidir ama en büyük etken Türkçe kullanımıdır, diye düşünüyorum. O kadar güzel, yalın, tane tane kullanmış olup hele kelime telaffuzları o kadar özenlidir ki her cümlesi kulaklarımıza nüfuz etmiştir.
İnsan bir şeye meftunsa onunla ilgili fazla bilgi, belge, evrak, yazılı-görsel kayıtlara sahip olmalıdır. Çünkü gün geçtikçe kelimelerin, anlamların içinin boşaltıldığı, her şeyin yapayının yapıldığı bu günlerde orijinal, maddi ve manevi değeri olan objeler o kadar azaldı ki, antika bir eser, tarihi bir belge çok kıymetli. Bu minvalde değerli eşim Derya ve ben Zeki Müren plaklarından bir koleksiyon yapıyoruz. Bunları özel günlerde, rakı gecesi yaptığımız akşamlarda dinlemek çok keyifli, o plaktan çıkan duru ses huzurumuzu arttırıyor. Bunun yanı sıra bugüne kadar kimsede görmediğim ve göreceğimi düşünmediğim bir şekilde sol kolumda Zeki Müren’in adının yazılı olduğu oval bir dövme bulunmaktadır. Çevresine en sevdiğim şarkıları da yazdırdığımda tamamlanmış olacak. En sevdiğim dövmelerimden biridir, sadece kalbimde olanı koluma kazıttım…
Nerede okudum, dinledim ya da kim söyledi bilemiyorum ama sanatçı sadece sanatçı değildir cümlesi Zeki Müren için söylenmiştir. Şarkıları, besteleri, resimleri, sanat hayatına getirdiği yeniliklerin yanı sıra kişiliği, insanlığı, vasiyetinin detayları, bu ülke için yaptıkları ve vatan sevgisi sanatçı kimliğinden çok daha büyüktür. Çok kişi bilmez sanırım ama Çanakkale Şehitler Abide’sinin yapımında da etkisi vardır. Bunu yazmadan geçmek olmaz diye düşünerek Gökhan Bayram’ın sözleriyle bunu sizinle paylaşıyorum;
“Çanakkale Şehitler Abidesi’ne bakın, ona bakınca Zeki Müren’i de görürsünüz. 1958’de inşaatı parasızlık nedeniyle yarım kalmıştı. Zeki Müren konserlerini hemen yarıda kesti. Sözleşmelerini iptal etti. Önce gazinolardan para toplanmaya başladı. Ardından Türkiye’de abide için konserler vermeye başladı. Şehir şehir şarkı söyledi ve oradan gelen parayı abidenin yapımının tamamlanması için Çanakkale’ye gönderdi. Bugün Çanakkale’de Şehitler Abidesi var ise kim bilir kaç tuğlasında, kaç kilogram harcında Zeki Müren’in katkısı vardır. Ortada bir delikanlı varsa bunu lafa değil icraata bakarak görebiliriz.”
Bu satırları yazdığım esnada plaktan yükselen Gitme Sana Muhtacım şarkısı beni çok eski günlere götürdü. Yazmadan geçemeyeceğim bu şarkının bestesi Selami Şahin’e aittir. Bu şarkı ile ilgili anımı da kısaca ekleyeyim;
Yirmi dört yıl önce… Çiçek Pasajı’nın o mistik havasında, masaya oturmuş kızın gelmesini bekliyordu. ‘Abi’ dedi, ‘arkadaşım gelince müzik olarak Zeki Müren açabilir misin’ diye sordu? Hafta içi öğlen saati zaten çok kimse yok, ‘açarız’ cümlesini cevap olarak alınca yüzü güldü. Her ikisi de birbirlerine yeni müzikler dinletiyorlardı. Çok değil dört gün önce Harbiye Açık Hava’da Neşet Ertaş konserine gitmiş, türkü dinlemişlerdi. Şimdi sıra çocuktaydı, ilk kez birlikte rakı içecek, sohbet edeceklerdi. Heyecandan zaman geçmek bilmiyordu. Saatine baktı, açık mavi kadranın üstünde lacivert akrep ve yelkovan 14.58’i gösteriyordu. Hafta içi ikisi de işten kaçmışlardı. Kız işe gelmemiş, çocuk öğleden sonra izin almıştı. Kız tam yirmi sekiz dakika geç kalmıştı, çocuğun aklına ‘acaba?’ sorusu geldi. ‘Acaba gelemeyecek mi?’ Bekledi, bekledi, saatine baktı bekledi. Garson geldi ‘Rakı doldurayım mı?’ dedi. ‘Biraz sonra arkadaşım gelince alırız’ dedi çocuk. O sıra telefonu titredi, Ericsson 688 marka telefonun mesaj sesi çınladı; ‘Özür dilerim, geciktim az sonra oradayım.’ Alelacele eli tuşların üstüne gitti, bir harf yazabilmek için yeri geldi tuşa üç kere bastı, sonunda cümlesini bitirdi. ‘Ben de yeni geldim. Çiçek Pasajı’na girince düz devam et, pasajın sonunda Palmiye Restoran’dayım.’
…işte tam karşısındaydı. Fön çekilmiş açık kestane saçları yine omuzlarından aşağı dökülüyordu. Çocuk çantasından küçük not defterini çıkardı ve şunları yazdı;
Saçının bir teline
Binlerce satır yazabilirmişim demek ki,
Şaşırıp kaldım.
Kız gülerek;
“Ne yazdın acaba?”
“Bitince.”
“Ne bitince?”
“Sürpriz.”
“Bekleyelim bakalım.”
O sırada garson elinde meze tepsisiyle geldi. ‘Bak, bu çocuk çok bekledi,’ dedi. ‘Mezelerden ne vereyim?’ Garsonu başlarından savmak için kavun, peynir, haydari, fava, köz patlıcan ve 35’lik Tekirdağ söylediler. Siparişleri gelince çocuk garsona çaktırmadan müziği hatırlattı, az sonra plaktan yükselen ses Çiçek Pasajı’nı kapladı. “Gitme Sana Muhtacım” az önce içinden garsona küfrederken birden yüzü gülmeye başladı.
‘Bugün’ dedi, ‘bugün müzikler benden, bu şarkının hikayesini biliyor musun?’ dedi. ‘Hayır’ cevabını alınca, rakısından kallavi bir yudum içip cümleleri sıralamaya başladı.
O sıralar Müjdat Gezen çok ünlü, bir arkadaşıyla aynı evi paylaşıyor. Bir de güzeller güzeli sevgilisi var. Kız O’na nasıl aşık. Müjdat Gezen, ben artık ciddi şeyler yaşamak istemiyorum, diye karar vermiş kendince. Neyse bir gün kızı karşısına alıp, ‘sonu olmayan bir yoldayız, kusura bakma ama bir daha görüşmeyeceğiz’ diyor ve kalkıp gidiyor. Kız da arkasından bağırıyor; “Ne olur gitme Müjdat, sana muhtacım.” Bu cümleyi duyan da az önce Müjdat Gezen ile aynı evi paylaştığını söylediğim Selami Şahin, bu cümleyi alıyor, önüne arkasına kendi cümlelerini yazarak bu efsane şarkıyı besteliyor.
‘Üzüldüm’ diyor kız, ‘olur da birimiz gitmeye karar verirsek birbirimize açıkça söyleyelim olur mu?’
‘Söz’ diyor çocuk, gelecekte olacaklardan habersiz, ‘sana söz…’
Garson duruyor mu bilemem Palmiye Restoran hâlâ hizmet vermektedir. Arada yolumu düşürürüm…
Yaşasaydı 6 Aralık 2024 tarihinde 93 yaşını bitirip 94. yaşından gün alacaktı. Doğum günü kutlu olsun, iyi ki doğmuş ve hayatımıza ortak olmuş. Gün geldi şarkılarıyla hayaller kurdum, gün geldi aşk acısı çektim. Zaman zaman güldüm, çoğu zaman ağladım. O eşsiz sesi günlerime, gecelerime, anılarıma eşlik etti. Bu dünyadan bir Zeki Müren geçti. Ruhu şad olsun…
O’nu anlatan şarkısının sözleriyle bitirelim.
İşte Benim Zeki Müren
Sevgi dolu bir dünyam var dört yanımda tüm insanlar
Sevgi dolu bir dünyam var dört yanımda tüm insanlar
Dünya malı neye yarar; dostluklarla yaşıyorum
Dünya malı neye yarar; dostluklarla yaşıyorum
Şiirlerde, romanlarda
Gelmiş geçmiş zamanlarda
Tamburlarda, kemanlarda şarkılarla yaşıyorum
Tamburlarda, kemanlarda şarkılarla yaşıyorum
Sevgilerden nakışlarla mutlu mutsuz bakışlarla
Sevgilerden nakışlarla mutlu mutsuz bakışlarla
Kalpten kalbe akışlarla alkışlarla yaşıyorum
Kalpten kalbe akışlarla alkışlarla yaşıyorum
Ben de sevdim bir zamanlar içimde bin hatıra var
Ben de sevdim bir zamanlar içimde bin hatıra var
Herkes hayatını yaşar anılarla yaşıyorum
Herkes hayatını yaşar anılarla yaşıyorum
Ne köşklerde ne sarayda
Ne dünyada ne de ayda
Benim yerim çok uzakta dualarla yaşıyorum
Benim yerim çok uzakta dualarla yaşıyorum
Dertli gönüllere giren işte benim Zeki Müren
Dertli gönüllere giren işte benim Zeki Müren
Kimsesizlerin kimsesiziyim, kimsesizim
Yalnızların yalnızıyım, yalnızım
Dertlilerin dertlisiyim, dertliyim
Aşıkların aşkıyım, aşıkım
İsmim Mesut, göbek adım Bahtiyar
Yıllarca hep böyle bildiniz siz
Mesut Bahtiyar'dan şarkılar dinlediniz
10 Kasım 2024 Pazar – Çengelköy