USTA OYUNCU SUNA KESKİN'İN 61. SANAT YILI... - SERKAN AYDIN YAZDI

  • 19.Oct.2024

USTA OYUNCU SUNA KESKİN'İN 61. SANAT YILI... - SERKAN AYDIN YAZDI

Usta Oyuncu Suna Keskin 61. Sanat Yılını Taksim, AKM'de "Ahududu" oyunu sonrası, oyunu izlemeye gelen seyirci ve yakın sanatçı dostlarıyla kutladı.

 

Kutlama, oyun sonrası Ceyda Düvenci ve Nedim Saban'ın sunumu ile başladı ve sanatçı gece boyunca ayakta alkışlandı. Ayrıca, ilki düzenlenen Erol Keskin Tiyatro Ödül Töreninde, Genç Kuşak Başarı Ödülü, Nezaket Erden'e verildi. Ödülü Haldun Dormen ve Suna Keskin birlikte takdim etti.

 

“Sahnede geçen 60 yıl”                                                    

Suna Keskin'in sanat yaşamı kısaca şöyle;

 

"OKUL BİTER"

 

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mezunu olan Suna Keskin, okulu çok iyi dereceyle bitirdi. Erol Keskin ile yeni evlenmiş, bir resim galerisinde yönetici olarak işe başlamış. Erol Keskin, Dormen Tiyatrosunda oyuncuydu. Turneye çıkacaktı, İzmir turnesi bir ay sürüyor, o zamanlar tabii öyle... İzmir Fuarı'nda bütün tiyatrolar oyunlarını sergiliyor.

 

Suna Keskin yeni işe başlamıştı ama bir ay İstanbul'da yalnız kalacak olmak canını sıkıyordu. Tam bunu düşünürken Haldun Dormen, Erol Keskin'e "İstersen Suna'yı da getir turneye, ben nasılsa oynamıyorum, biz onunla başka tiyatroları izleriz, eş dost da çok İzmir'de, onlarla vakit geçiririz" demiş.

 

Turne nasıl bir şey bilmiyor, çok heyecan verici diye düşünüyor. Hemen işini arkadaşına devredip "tamam" diyor.

 

"SONRA VER ELİNİ İZMİR"

 

İzmir'de onlar oynarken Haldun Dormen ile bazen başka oyunlar seyredip bazen bahçe sinemasına gidiyorlar bazen de dost davetlerine katılıyorlar.

Bir akşam Haldun Dormen "Yemeğe davetliyiz, Suna" demiş. “Çok sevdiğim bir arkadaşım var, Meral Selçuk. Mimar Selçuk'un kızı, İzmirli bir iş insanı ile evli. Adı Metin'di zannederim…”

 

“Meral, cana yakın, tatlı, hoş sohbet bir dost. Sıcaktan içeride oturamadık, yemekler balkona taşındı. Tatlı bir imbat, tatlı sohbet yapılmıştı.”

 

Derken Haldun Dormen "Suna, önümüzdeki sezon iki oyun sahnelemeyi düşünüyorum. Birincisi Monserrat, ikincisi Şahane Züğürtler, oynamak ister misin?” diye sorar. Bir anda kulakları tıkanır, akademide amatör olarak çalışmaları olmuş ama... Ama belli edememiş heyecandan... Dormen "Bak, hiçbir hastalığın kalmayacak, temizlik ısrarcılığın da kalmayacak. Tiyatro öyle bir şey ki sana her şeyi unutturacak. Ne dersin, ister misin?" İkiletmeden soruyu. Hemen "İstemez miyim?" demiş.

 

O HEYECAN İLE "ELBETTE, ELBETTE"

 

Ve böylelikle hayatının dönüm noktası başlar.

Sezon başladı, başlayacak, tekstler dağıtıldı. İlk gün ilk prova...

Oyunun adı "Monserrat" (Özgürlüğün Bedeli) yazan Emmanuel Robles... İspanya iç harbine dair bir oyun. (Her zaman geçerli). Kızılderili, vatansever bir genç kızı canlandıracak.

 

Rolünün altını özenle çizer Suna Keskin, kendine göre bazı işaretler koyar. Oyundaki adı "Elena" genç bir oyuncu adayı için oldukça heyecan verici. Kadroda kimler yok ki, efsane kadro; Haldun Dormen, Erol Keskin, Metin Serezli, Ayfer Feray, Tuncer Kurtiz, Başar Sabuncu, Yılmaz Köksal, Hüseyin Kutman, Mehmet Özekit...

 

Eşi Erol Keskin ile oynayacak olmak Suna Keskin'i biraz korkutur. Hepsi profesyonel oyuncular, bir tek Suna Keskin ve Başar Sabuncu amatör.

 

Okuma provası başlar, sanki herkesin gözü üzerinde gibi hisseder. İlk repliğini okumayı bekler. Titrediğini, dilinin damağının kurulduğunu belli etmeden, aklınca... Faşist general İzquierdo, yerli halktan altı kişiyi sorguya çekiyor. Erol Keskin, İzquierdo rolünü üstlenmiş. Sayfalar çevriliyor, çevriliyor ve sırası geliyor. Geldi, İzquierdo soruyor, haşin mi haşin, "Adın ne senin bakalım?" diyor güçlü bir sesle. "Elena" diyorum bir solukta. Önce Haldun Dormen sonra diğer oyuncular alkışlıyor. Bu alkışlar, ömre bedel. Yüreğinin derinliklerinden burnunun ucunu sızlatan gözündeki yaş aktı akacak. Ama sıkı tutar kendini Suna Keskin, akıtmıyor gözyaşını.

 

"DENETLİYORUM KENDİMİ"

 

Sonra kendine döner, "hadi bakalım Suna, olacak galiba" der. "Olmalı… Mutlaka olmalıydı."

 

O alkıştan sonra bir özgüven gelir Suna Keskin'e. Sanki bir korku da basar, o da olmalıydı tabii, korku da olmalıydı ona göre. Kendine telkin verir "Şımarmam inşallah". Evde Erol Keskin'den iltifat bekler "Aferin sana, güzel okudun rolünü" der diye. "Nasıldım?" diye sorduğumda sırtımı sıvazlıyor sadece, şımarmak yok. “Olmasın canım."

"Bilmem ki sırtımı sıvazlamaktan o ne kastetti, ben ne anladım?"

 

Provalar ilerliyor. Kostümler dikiliyor. Dekor yapılıyor.

Kuliste müthiş bir heyecan var ki "Tadına doyum olmaz". Oyun günü geldi bile.

 

"Ve SAHNEDEYİM"

İzquierdo altı kişiyi ölüme göndermiş, sırayla.

Ben sona kalmışım. Titriyorum sıra bende, soruyor İzquierdo.

 

“Adın ne senin bakalım?"

Dedim, ELENA.

Dedi, KIZILDERİLİ MİSİN?

Dedim, MELEZİM.

Dedi, SÖYLE, İSYANCININ YERİNİ.

Dedim, BİLMİYORUM.

Dedi, KURŞUNA DİZİLECEKSİN ÖTEKİLER GİBİ.

Dedim, BİLMİYORUM, BİLMİYORUMMMM!

 

Kolundan çekip vahşice çekip hırsla öpüyor kızı dudaklarından. Kız "Elena" yani ben, elimin tersi ile hakaret edercesine dudaklarımı silip öfkeyle fırlayıp çıkıyorum sahneden. O da ne! Alkış bu defa seyirciden. İşte böyle başladı bu yolculuk.

 

"İŞTE BU ALKIŞTIR BENİ BU GÜNLERE GETİREN"

 

“Çok yaşa Haldun DORMEN iyi ki sizlerle o İzmir turnesine gelmişim. İyi ki Meral Selçuk'un balkonunda nazlanıp ‘Bilmem ki’ dememişim”, diyerek vefasını dile getirir Suna KESKİN.

 

 

KENDİSİNE NİCE 61 YILLAR DİLERİM.

 

 

SERKAN AYDIN