TOPLUM TARAFINDAN DIŞLANAN “HAMİYET”İN TRAJİK HİKAYESİ
Peyk & Mom Yapım tarafından sahneye konulan, Deniz Madanoğlu’un kaleme aldığı, Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği Hamiyet müzikali geçtiğimiz günlerde Enka Kültür Sanat Açıkhava Sahnesinde bir kez daha seyirciyle buluştu.
Tek perdelik, 105 dakikalık, dram türündeki oyun, finalde seyircilere yoğun duygular yaşatıyor. Gerçek bir yaşam hikayesi olması, bunu oyuncuların yaşayarak, seyirciye iyi bir şekilde aktarması seyircideki etkiyi bir kat daha artırıyor. Konu bakımında bir toplum gerçeği olan bir “öteki” hikayesi. Oyunda, toplumdan dışlanan bir karakter izliyoruz.
80 darbesi döneminde geçen hikâyenin kahramanları aynı zamanda bu dönemden de nasibini alan insanlar. Bunun yanında bir de kendi aile yaşamları ve iç dünyalarında da türlü türlü zorluklar yaşıyorlar. Bu zorlukları en çok Hamiyet yaşıyor.
Hamiyet, zihni aracılığıyla gerçek dünyası zaman zaman büyük bir buz kütlesi gibi donarak kendi iç dünyasında yaşamını sürdürüyor; dışarıda kaybolurken, içeride var oluyor fakat kimse onu anlamıyor, o da kimseye kendisini anlatamıyor. İşin kolayı olan “deli” etiketini vurup bu etiketin gerçekliğine kendilerini inandırarak yani kendilerince Hamiyet’in deli olması gerçeğini kabul ederek yaşamlarına devam ediyorlar. Nedenler veya çözümlerin bir önemi yok insanlar için.
Hamiyet, kendi yarattığı iç dünyasındaki ekip arkadaşlarıyla bir şarkı yapıp kendi ifadesiyle kendine “tüm kapıları açacak”. Bu uğurda da sürekli eline geçen her şeyin üzerine şarkı sözleri yazmakta.
Oyunda, kadınların yaşadığı çeşitli zorlukları da görüyoruz. Her kadın karakter farklı sorunlarla yaşamını sürdürüyor, hepsinin görünmeyen veya görmezden gelinin hikayeleri var. Bu konu özelinde aslında insanlara empati yaptıran bir oyun olma özelliği de var bence. Bunu belki bilinçli olarak “empati yaptırma” veya “mesaj verme” niyetiyle yapmamış da olabilirler ama sonuç olarak seyirciye bunları sorgulatıyor, düşündürüyor.
Hamiyet’in hikayesine dönersek; eşi ve iki çocuğu arasında kalan, yoksulluk çeken, yine de bir yere kadar umudunu koruyup toplum tarafından kadına kodlanmış olan annelik ve eş görevlerini yerine getiren bir karakter. Aslında yoksulluğu tüm karakterler üzerinden, dönemin en büyük sorunlarından biri olarak görebiliyoruz.
Kadın karakterleri, birer sembol olarak da düşünebiliriz sanki. Özellikle Hamiyet, en yakın arkadaşı Seher ve aynı yerde çalıştıkları Feride… Bu kişiler belirli profilleri yansıtıyor gibi. Örneğin Feride’yi, karı koca arasına giren “öteki kadın” olarak görüyoruz fakat onun yaşamında da çeşitli yoksunluklar ve dramlar var. Bu nedenle bazı açlıklarını gidermeye ve mutluluğu başka yerlerde aramaya çalışıyor. Feride gibi, Hamiyet gibi çok fazla insan var sokakta karşılaştığımız, sadece yaşantılarını bilmiyoruz ama sonuç olarak toplumun bireyleri ve gerçekleri bu insanlar ve yaşamlar.
Hamiyet, oyun boyunca giderek daha çok zihninin ona oynadığı oyunların etkisine giriyor ve oyunun ilerleyen bölümlerinde zihinsel sorunları artık üst seviyeye çıkıyor. Bunun sonucunda da ailesinden kopuyor. Bu bölünden sonra da dram iyice artıyor.
Peyk grubu solisti ve kurucusu İrfan Alış’ın, çocukken mahallesinde yaşayan bir komşusu imiş aslında Hamiyet ve yıllar sonra bir vesileyle onun böyle bir oyun yapmasın sağlamış hiç bilmeden.
İrfan Alış’ı ve Peyk grubunu oyunda, Hamiyet’in zihninde yarattığı ekip arkadaşları olarak görüyoruz. Birlikte müzik yapıp şarkılar söylüyorlar.
Sahnede görmediğimiz fakat oyuna ve oyunculara, arkalarından, sahnede görmediğimiz bir ışık düşüyor; bu da Işıl Kasapoğlu. Oyunun ilk prova sürecinde büyük katkısı olduğunu oyunculardan duyuyoruz zaman zaman. Oyuna en büyük etkiyi yaratan isimlerden biri olmuş Işıl Kasapoğlu. Yine büyük bir etki ve katkı yapan ise hikâyeyi metinleştiren Deniz Madanoğlu olmuş. Bu isimleri, yazının başında ve künye bölümünde elbette göreceksiniz ama bu bölümde özellikle belirtmek istedim. Oyuncuları dinleyince bunu yapma nedenimin anlaşılacağını düşünüyorum.
Oyun hem çok keyifli hem de çok hüzünlü. Henüz izlemeyen varsa mutlaka izlemeli. Şahane bir iş çıkarmışlar ortaya. Emeği geçenleri tebrik ediyorum.
KÜNYE
Prodüksiyon : Peyk & Mom Yapım
Yazar : Deniz Madanoğlu
Yönetmen : Işıl Kasapoğlu
Oynayanlar : Aslı İnandık, Bilgesu Kural, Cansu Bahadır, Esra Kızıldoğan, Ezgi Çelik, Sabahattin Yakut, Sermet Yeşil, Uygar Özçelik, Barış Tokgöz, Ertan Çalışkan, İrfan Alış, Özgür Ulusoy, Serdal Ersoy, Caner Coşkun, Eslem Sena Işın, Güney Marlen, Peyda Yurtsever, Ümitcan Kaya
Müzik : Peyk
Yürütücü Yapımcı : Müge Orkun
Dekor Tasarım : Tomris Kuzu
Kostüm Tasarım : Selin Ölçen
Işık Tasarım : Cem Yılmazer
Hareket Tasarım : Gizem Bilgen
Ses & Efekt Tasarım : Ozan Murat, Gürkan Erdem
Saç & Makyaj : Didem Çobanbaş, Sümeyra İstekli
Afiş Tasarım & Sanat Yönetmeni : Serdar Güngör, Tuvana Artun
Fotoğraf : Sema Arslan
İllüstratör & Grafik Tasarım : Pınar Yatarkalkmaz
Koordinatör : Deniz Aksoy
Cast Direktörü : Songül Karaarslan
Prodüksiyon Direktörü : Rena Amargianitaki
İletişim Danışmanı : Selda Yavuz
Reji Asistanı : Yağız Başar Yavuz
Yapım Asistanı : İlke Tuhta
Ressam : Şenol Demir
Ses & Efekt Operatörü : Emre Gürbüz, Göktuğ Bora Soylamış, Türküsu Turhan