TİYATRO DENEN TILSIMLI KUBBENİN ALTINDA... - PINAR ÇEKİRGE YAZDI
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, geçtiğimiz hafta çok önemli bir eseri daha izleyici ile buluşturdu.
”Kuyruklu yıldız hakkında bildiklerimizin, bir kadın vücudunun işleyişi hakkında bildiklerimizden fazla olması…”
Lucy Kirkwood’un yazdığı, Özden Gököz’ün dilimize kazandırdığı, Ali Gökmen Altuğ‘un yönettiği Gökkubbe’nin dramaturgisini Sinem Özlek, müziğini Emrah Can Yaylı, dekor tasarımını Barış Dinçel, kostüm tasarımını Gamze Kuş, ışık tasarımını Mustafa Türkoğlu, efekt tasarımını Metin Küçükyılmaz, hareket düzenini Senem Oluz, video tasarımını Enes Altuğ Avşar, Mehmet Sönmez üstlenmiş. Oyun fotoğraflarını ise Sadi Ayan çekmiş.
Aslıhan Kandemir (Elizabeth Luke), Serap Öztürk (Sally Poppy), Eraslan Sağlam (Mum, ateş ve yiyeceğin bulunmadığı salonda mübaşirlik yapan, oylama neticesini sorması dışında konuşması yasak olan Coombes), Betül Kızılok Bavli (yirmi beş yıl konuşmayan Sarah Hollis), Ezgim Kılıç (Judith Brewer), Işıl Zeynep Karaalp (Emma Jenkins) yorumlarıyla son derece etkili, önemli ve örnek niteliğindeki başarılara imza atarken;
Ada Alize Ertem, Asya Kale-Deniz Şiir Boy, Ayşem Yağmur Ulusoy Göktürk, Canan Kübra Birinci, Çağlar Polat, Demet Bozkaya Şalt, Eylül Soğukçay, Fatma İnan, Gözde İpek Köse, Zeliha Güney yaşar kıldıkları karakterlere kattıkları gerçekçilik ve inandırıcılık boyutlarıyla övgüyü fazlasıyla hak ediyor, seyirciyi fethediyorlar.
Sarah Smith, Hannah Rusted, Peg Carter, Judith Brewer, Ann Lavender, Doktor Wills, Charlotte Cart, Lady Wax, Kitty Givens, Helen Ludlow, Frederick Poppy, Mary Middelton, Katy Luke ve diğerleri...
Herkes öyle yaraşmış ki canlandırdığı role ve öyle içten, öyle inandırıcı, bir o kadar da çok değişik bir duyarlılık ve oyunculuk gücüyle oynuyor ki…her alkış eksik kalıyor aslında. Çünkü dünya tiyatroları içinde bile antolojilere girebilecek, rüzgârı güçlü yorumlar bunlar… Kişisel tiyatro hayatımda unutulmazlarım dediğim oyunlar listesine çoktan Gökkubbe’yi de dahil ettiğimi söylememe gerek yok tabii.
Bu arada hemen belirteyim; on bir öfkeli kadın, orkestra çukurundan sahneye doğru yükselirken oluşan illüzyon adeta Rembrandt tablolarını hatırlatıyor. Çağlar Polat'ın canlandırdığı Doktor Wills ve Frederic Poppy karakterleri ise erkeğin her konumda eril dünya değerlerine uyum gösterdiği gerçeğinin simgesel bir anlatımı hiç kuşkusuz.
Oyun broşüründe Gökkube’nin konusu şöyle özetlenmiş;
"Dört ay önce, tanımadığı ama hayallerinde yaşattığı ve görür görmez âşık olduğu bir adamın atının sırtında evinden ayrılan Sally, biriktirdiği parasını alıp kaçmak üzere evine döner ve kocasıyla karşılaşır. Bölgenin güçlü ve zengin ailesi Wax’lerin çocuğu öldürülmüş, cinayeti işleyen adam asılmış ancak o sırada onunla birlikte olan Sally, hamile olduğunu söylediği için asılması ertelenmiştir. Mübaşir olarak görevlendirilen Coombes, hem çamaşırcılık hem de bölgede ebelik yapan Elizabeth’e, Sally’nin gebe olup olmadığını anlamak için bir araya getirilen jüriye katılması gerektiğini söylemek üzere evine gelir. Mahkeme on iki kadından, Sally’nin gebe olup olmadığı hakkında görüşlerini bildirmeleri istemiştir. Dönemin yasalarına göre, Sally şayet hamileyse, asılmaktan kurtulup Amerika’ya sürgün edilecektir. Bir karar çıkana kadar mum, ateş ve yiyecek bulunmayan bir odada tutulan kadınlar, Sally hakkında bir yargıya varmaya çalışırken, kendi geçmişlerine, bağlarına ve kadın olmaya dair gerçekler de açığa çıkacak, başka bir kadının hayatı üzerine adil bir karar vermek, sandıkları kadar kolay olmayacaktır."
Gökkubbe’nin 'üst düzey, yüksek kalibreli, boyutlandırıcı, atmosfer yaratıcı rejisi (Ali Gökmen Altuğ'u bir kez daha kutluyorum), oyunculukları, sahne plastiği kadar sağlam içeriği, özü, sözü ve her detayı ile' şimdiden sezonun en önemli oyunlarından biri olarak değerlendirileceğinden eminim. Oyun daha ilk saniyesinden itibaren seyirciyi öylesine sarıp sarmalıyor ki adeta bambaşka bir dünyanın içinde yitip gidiyor, kendinizi 1759 yılında, bütün o olayların içinde buluyorsunuz.
Serap Öztürk ilk oyununda geleceği olan önemli ve yetenekli bir oyuncu olduğunu kanıtlarken, Aslıhan Kandemir oyunculuk gösteriminin giderek virtüöziteye evrilen, mükemmel üstü performansıyla bir oyuncunun erişebileceği sayılı zirvelerin bile ötesine geçiyor.
Kısaca, Gökkubbe izlenmeyi, hatta birden çok kez izlenmeyi hak eden, tiyatronun ne olup ne olmadığını gözler önüne seren, ölçüt niteliğinde yüz akı bir yapım, dahası kusursuz, dört dörtlük bir ekip oyunu. Hatta bir başyapıt… gerçek tiyatro sanatını özleyenlerin bu oyundan tat alacaklarından eminim.
PINAR ÇEKİRGE