PINAR ÇEKİRGE SORDU, ÇİÇEKÇİ SOKAĞI'NIN BİLGE MEYHANECİSİ ZAFİRİS YANİ ALP BALKAN YANITLADI - RÖPORTAJ
Gazinocu Mülayim, Eczacı Bahadır, Civciv Ağa, Zeki Müren, Meyhaneci Zafiris… Huzurlarınızda ALP BALKAN!
Alp Balkan ile tanışmam ne yazık ki çok geç oldu. Tabii, bu durum tümüyle benim ayıbım.
Çok seneler önce yeğenim, şu an hatırlamadığım, (sanırım “Mahallenin Muhtarları” olacak) bir televizyon dizisinde okul arkadaşının da rol aldığından, övünerek bahsetmişti. Meğer Alp Balkan imiş…
Yıl 1997. Kadıköy Halk Eğitim Merkezi…
Işıklar birden sahneyi aydınlattı.
Gördüğüm, tam karşımda tüm heybetiyle duran Toron Karacaoğlu muydu yoksa Zeki Müren mi? Ürpermiştim.
“Bir Demet Yasemen” müzikali için Nedim Saban‘dan dinlediğim bir anı geldi şimdi aklıma;
“Oyun için Kanal D Ana Haber Bülteni’ne davet edildiğimizde, her zamanki gibi makyajını kendi yapmış, peruğunu takmıştı Toron Bey. Koridorda yürümeye başladığında Zeki Müren’in hayaletini gördüğünü sanıp kaçan güvenlik görevlisini hiçbir zaman unutmayacağım.”
Meğer, Alp Balkan “Bir Demet Yasemen”de de rol almış.
Bir tarafta solistlik, Üsküdar Musiki Cemiyeti, Bülent Ersoy başta olmak üzere pek çok ünlü isimle çalışmış, onlara vokal yapmış.
Geç buldum… Geç tanıdım.
“Gözyaşı Sarayı / Kösem”de Civciv Ağa’yı yaşar kılan aktörün başarılı, ustalıklı yorumu dikkatimi çekmişti hemen. Sonrasında “Çiçek Sokağı”nda meyhaneci Zafiris, "Bayanlar Baylar Dario Moreno"da Gazino Patronu Mülayim.
Oyun sonrası kulise geçip tebrik ettim Alp Balkan‘ı ve ille röportaj diye ısrar ettim. Israr ne kelime, yakasına yapıştım;
Pınar Çekirge:
Alp Balkan buğulu bir pencere camına ne yazar?
Alp Balkan:
Sevgi… çünkü her şey için gerekli olan anahtar o sözcük, keşke her zaman herkes tarafından kullanılsa!!
Pınar Çekirge:
Sanatçı olmaya nasıl karar verdin?
Alp Balkan:
Kendimi bildim bileli, içimde var olan bir duyguydu, bir istekti bu aslında. On altı yaşında ilk eğitimime Üsküdar Musiki Cemiyetinde başladım, diyebilirim. Bu arada reklam filmlerinde de oynamaya başlamıştım ve on sekiz yaşında ‘Yarı Şaka Yarı Ciddi’ adlı dizi geldi, yine o yaşlarda Yıldırım Gürses’in vokalisti olarak ilk profesyonel müzik hayatıma da adım atmış oldum.
Pınar Çekirge:
Ailenin tepkisi ne oldu?
Alp Balkan:
Ailem hep destekledi beni, izledikçe ve dinledikçe mutlu olduklarını görmek beni de mutlu etti, güven verdi.
Pınar Çekirge:
Televizyon dizileri, müzik çalışmaların devam ederken birden yolun Tiyatrokare ile kesişiyor. Aklımda doğru kalmışsa Ergun Hiçyılmaz’ın araştırmasından, Nedim Saban’ın yazıp yönettiği bir müzikal bu. ‘Bir Demet Yasemen’. Kadroda Demet Sağıroğlu, Ayten Erman, Fatoş Sezer, Şebnem Özinal, Toron Karacaoğlu, Karahan Çantay… Bana o süreci anlatır mısın?
Alp Balkan:
Nedim Saban bu projeyi hazırlarken, ben ‘Mahallenin Muhtarları’ dizisinde rol alıyordum ve bir gün çok sevdiğim değerli oyuncu ablam Işık Aras bana telefon açtı, "Koko’m böyle böyle… Zeki Müren için bir oyun sahnelenecekmiş, sana çok güveniyorum seçmelere katılsana" dedi. Müracaat ettim ve yüzlerce katılan arasından, yanlış hatırlamıyorsam, on beş finalist, Dedeman Oteli’nde muhteşem bir jürinin karşısına çıktık. ‘Bir Demet Yasemen’ adlı şarkıyı yorumladım. Sunucu Halit Kıvanç’tı. Sahi, kimler yoktu ki jüride? Ajda Pekkan, Gencay Gürün, Coşkun Sabah, Sezen Cumhur Önal, Adnan Şenses, Faruk Bayhan, Serap Mutlu Akbulut, Selmi Andak, Dursun Karaca, Toron Karacaoğlu, Ercüment Batanay, Sibel Savacı, Necdet Tokatlıoğlu, Şahin Özer, Ergil Tezerdi, Seyfi Dursunoğlu. Sonunda seçilen üç kişiden biri de ben oldum, hepimiz dönüşümlü olarak Zeki Müren’in gençliğini oynayacaktık. Bu arada Nedim Saban bana Zeki Müren’i taklit eden bir karakteri yaşar kılmayı önerdi, hemen kabul ettim. Bu müzikalin ardından yer aldığım, ‘Soytarı’ adlı çalgılı, çengili, romantik komedi oyununu, her zaman saygıyla andığım, ustam Toron Karacaoğlu sahneye koymuştu… Böylelikle de, Tiyatrokare’nin iki oyunda birden görev aldım. Hemen belirtmeliyim ki, Nedim Saban’ın bende emeği çoktur, her zaman kendisine minnettarım… Dostluğu, güzel kalbi ve Tiyatrokare çatısı altında bana da yer verdiği için…
Pınar Çekirge:
Ve Kosta Kortidis ile tanışma. Civciv Ağa desem…
Alp Balkan:
Bu tanışmayı anlatmaya şöyle başlamak isterim; Sevgili Çiğdem Tunç ‘Kanadı Kırık Bir Kuş Misali Cahide Sonku’ oyunu için beni aradı, ‘Zeki Müren ve Cahide Sonku ile Beklenen Şarkı sahnesi var oynar mısın?’ dedi. Böylece Çiğdem Tunç Tiyatrosu’na dahil oldum. Ardından ‘Bir Eski Zaman Hikayesi’ isimli oyunda Arap bacıyı oynadım. Derken ‘Gözyaşı Sarayı Kösem’ için yine beni aradı Çiğdem Tunç ve Civciv Ağa‘yı önerdi. İlk okuma provası için biraya geldiğimizde Kosta Kortidis ile tanıştık. Çok güzel ve cesaret dolu geçen prova sürecinden sonra sizin de bildiğiniz gibi, 14 Ekim 2023 akşamı perdelerimizi açtık. Bu yönden çok şanslıyım.
‘Gözyaşı Sarayı Kösem’i izledikten sonra defterime şunları yazmıştım:
“Kosta Kortidis imzalı ‘Gözyaşı Sarayı / Kösem’ oyununda Harem Ağası rolünde, mimikleri, beden dili ve tonlamalarıyla yaşar kıldığı karaktere canlılık, inandırıcılık, gerçeklik katan Alp Balkan, başarılı bir komedi oyuncusu olduğunu da kanıtladı.
Alp Balkan, hiç kuşkusuz içten ve abartısız, yalın oyunculuğuyla Hacı Civciv Ağa’ya çok şey katmış.”
Pınar Çekirge:
Ve Zafiris… Meyhaneci Zafiris. Korkak, sinsi, ama yeri geldiğinde sözünü esirgemeyen, filozof Zafiris. Şimdi birbiriyle bağlantılı sorularım olacak: 2023-24 sezonunda böylesi iki iddialı rolle izleyici karşısında olmak, sana neler hissediyor? Bir diğer sorum da Zafiris… Bu role kattığın pathostan bahsetsen.
Alp Balkan:
Gözyaşı Sarayı Kösem’de antremi beklerken, Kosta yanıma geldi ve Çiçekçi Sokağı’nı teklif etti. Antrakta detayları anlattı ve ben, kelimenin tam anlamıyla panik atak bir halde bu projeyi kabul ettim…
Pınar Çekirge:
Neden panik atak?
Alp Balkan:
Çünkü, role hazırlanmak için önümde bir aydan daha az zaman vardı. Böylece Teatro Rudius‘a dahil oldum. Bu sezon da sizin dediğiniz gibi, böyle iddialı iki karakter oynadığım için gerçekten çok ama çok şanslıyım ve özellikle de bana inanarak bu rolleri teslim ettikleri için tarifsiz bir mutluluk yaşıyorum. Hele bir de güzel yorumlar, övgü dolu sözler duyunca, bulutların üstünde geziyorum, desem yeridir. Zafiris‘i çok seviyorum, doğal ve eğlendirici bir biçimde yorumlamaya çalışıyorum.
Pınar Çekirge:
“Ten-ni, ten-ni, ten-nen-ni, te-ne-nen” den bahsetsen… Hani Zafiris bu şarkıyı söyler ya oyunda.
Alp Balkan:
Dediğim gibi, Klasik Türk Sanat Müziği’ni çok severim. Bülent Ersoy, Muazzez Ersoy ve Suzan Kardeş‘e uzun yıllar vokalistlik yaptım. Gülben Ergen ile de çalıştım. Her neyse, sözü uzatmayayım, oyunda rol gereği Zafiris‘in bir şarkı söylemesi gerekiyordu… Benim de aklıma Hamamizade İsmail Dede Efendi’nin Yine Neşe-i Muhabbet adlı Yürük Semaisinin terennümü geldi ve Kosta Kortidis de eseri beğenip onaylayınca, elimden geldiğince doğru bir biçimde yorumlamaya çalıştım.
Pınar Çekirge:
Gözyaşı Sarayı Kösem oynanırken birden bir gülme krizi yaşıyorsun…
Alp Balkan:
Sebebi sahneye düşen takma kirpikle göz göze gelmem.
Tarçın rengi bir ışık düşüyor sahneye. Nasıl oluyor, bilmem. Kendimi o sokağın başında buluyorum.
İşte, en büyülüsünden, namütenahi bir sokak… “Sekiz milletin etrafta dokuz lisan konuştuğu Cadde-i Kebir’in o en müstesna sokağının, Çiçekçi’nin” girişindeyim.
“Pera’nın aşağısı, Galata’nın yukarısı,
Panagia Kilisesi… Hah, çiçekçi burası…”
Koca bir hayat, neredeyse iki sokak arasında akıp duruyordu.
Şık Manol, Türkan, Despina, Salih, Vasil, Zafiri, Kirkor, Periklis…
Zafiris anlatmaya başlıyor heyecanla:
“Vaktiyle bir hikâye işitmiştim! Derler ki… Sokağın hemen başında bir çiçekçi varmış! Orta yaşlı bir kadın… Koca bir sepetle gelir sokağa, hemen girişte oturur, çiçek satmaya çalışırmış! Sabah erken vakit gelir sepetini koyar, taburesine oturur ve müşteri beklermiş… lakin, tüm gün tek bir çiçek satmadan sepeti alır akşam geldiği yere dönermiş… Bu da öylece sürmüş gitmiş… Her gün böyle… Tek gün, tek bir çiçek sattığı görülmemiş hiç! Kimse ne yanına gitmiş ne konuşmuş ne sormuş bir şey. Öyle ki bir vakit sonra; artık kimse yanına yaklaşıp çiçek almaya yeltenmezmiş bile… bir korku başlamış… bir tuhaflık… bir… bir… ismi olmayan duygulardan biri… Kelimesiz… İfadesiz… Karışık olanlardan… Bu, o kadar fazla dillendirilmiş ki… Artık ayda yılda bir, denk gelip de çiçek almak isteyen biri çıksa da alacağı olsa da almazmış çiçek falan! Belki aylar, belki yıllar sürmüş bu… Öyle derler…
Bir gün gelmemiş çiçekçi… Bir sabah! Herkes şaşırmış! Çiçekçi yok! Sepet yok! Ertesi gün yine yok! Bir hafta! Unutulur gibi olmuş! İki haftanın sonunda gelmiş çiçekçi oturmuş yerine köşesine! Kimse şaşırmamış! Doğru dürüst bakmamış bile. Sanki hiç gitmemiş gibi! Hiç eksilmemiş gibi! Güneş gibi, saatinde yerine ya! Sepeti yine aynı yerde! Derken yerinden kalkmış çiçekçi… Sepetiyle tek tek tüm dükkanları dolaşıp sepetteki çiçekleri dağıtmış esnafa, konu komşuya, tesadüfen yoldan geçenlere! Sonra bir de fark etmiş ki ahali bu çiçekçi başka bir çiçekçi. Genç bir kız! Durdurmuşlar hemen! Sormuşlar! Ne oldu? Sen kimsin? Öteki çiçekçi nerede diye… kız ‘Annem iki hafta evvel vefat etti.’ demiş! Sonra da gitmiş… Bir daha hiç geri gelmemiş!
O günden beri bu sokağın adı çiçekçi sokağı!” (*)
Alp Balkan, "Bayanlar Baylar Dario Moreno"da beyaz çorapları, çizgili siyah takım elbisesi, ceketinin üst cebinden sarkan mendili, kısık sesi ile öyle başarılı bir yoruma daha imza atıyor ki... Gazinocu Mülayim tıpkı.
Eczacı Bahadır, Civciv Ağa, Zeki Müren, Meyhaneci Zafiris gibi yıllar ve yıllar sonra da Alp Balkan ile anılmaya devam edecek.
(*) Kortidis K.:” Çiçekçi Sokağı “.
PINAR ÇEKİRGE – ALP BALKAN RÖPORTAJI