HAYATTAN ALACAKLI OLANLARIN HİKAYESİ “SİYANÜR” - SAVAŞ AŞÇI

  • 13.Jun.2024

HAYATTAN ALACAKLI OLANLARIN HİKAYESİ “SİYANÜR” - SAVAŞ AŞÇI

Talimhane Tiyatrosu tarafından sahneye konulan, Şebnem İşigüzel’in kaleme aldığı, yönetmenliğini Özge Elif Yeşilyurt’un üstlendiği “Siyanür” oyunu Asmalı Sahne’nin düzenlemiş olduğu 2.Kadın Yüzler Festivali kapsamında bir kez daha seyirciyle buluştu.

Öncelikle sahne, dekor, ışık konusunun, aksesuar kullanımının tek perdelik oyunlarda ne kadar zor ve önemli konular olduğunu vurgulamak gerekiyor çünkü ara yok ve çoğunlukla tek mekân üzerinden tüm hikâye aktarılıyor. Tek mekân derken, aynı yer kimi zaman bir ev olurken, kimi zaman okul, kimi zaman ise meyhane veya başka bir yer olabiliyor. Bu yüzden sahnedeki tüm aksesuar ve detayların kullanımı gayet iyiydi. Bu konuda emeği olan birçok insan var ve hepsi övgüyü hak ediyor.

Yönetmenin yazarı ne kadar iyi anladığını, oyuncunun da hem yazarı hem de yönetmeni ne kadar iyi anladığını oyun bitince fark edebiliyorsunuz. Sanki, üç kişi tek bir bedende birleşmiş ve ortaya böyle iyi bir oyun çıkmış hissi oluştu.

Oyuna gelirsek, bir gerçekten yola çıkılarak sahnelenen oyunda; ülkenin en büyük sorunlarından biri olan sefaleti oyunun merkezinde görebiliyoruz. Sefalet oyunda karakterin iç dünyasını etkileyen en büyük etken elbette ama bunun yanında toplumun duyarsızlığını ve bu konuya eleştiri de görüyoruz. Yoksulluğu, yoksunluğu görüp ihtiyaç duyana el uzatmayanların nasıl kör-sağır-dilsize dönüştüğü gerçeğini gösterirken, aslında hepimizin bu kadar duyarsız olduğunu yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor. Bugün bile kafamızı çevirsek yan komşumuzun ne kadar ihtiyaç sahibi olduğunu görebilecekken kafamızı kuma gömüp onu görmezden gelebiliyoruz. Oyunun çarpıcılığı da bu tavrında. Herkese ayna tutabiliyor. Oyunda kısa bir aralık görünen ayna da bunun bir metaforu mudur, bilinmez fakat ben alt metinde o aynayı gördüm. Bu tavrı çok beğendim ve biraz mübalağa yaparsam, neredeyse oyunun ortasında kalkıp alkışlayacaktım. Asıl gerçek hikâyeyi bilmiyordum fakat oyun içerisinde bana başka gerçek bir hikâyeyi de hatırlattı ve içimi burktu, o da çocukları ısınsın diye saç kurutma makinesini açıp diğer odada intihar eden anne idi…

Sefaletin ve toplumun duyarsızlığının yanında karakterimizi dibe çeken bir diğer husus ise, toplum tarafından görülmemesi. Karakter bir resim modeli olmasına rağmen, her gün poz vermesine rağmen varlığını tanımayan insan grubu karşısında her gün var olma mücadelesi vermektedir. Kendi ifadesiyle “ayak serçe parmağımın diğer parmağımın altında kaldığını görüp aynı şekilde çizebilecek kadar beni biliyorsunuz fakat beni tanımıyorsunuz” derken toplumun kendisini ne kadar görmezden geldiğinin altını çiziyor.

Oyun toplumcu gerçekçi çizgide bir oyun olup bolca sosyolojik eleştiri içeriyor. Bu eleştirilerin tamamı da doğru ve tam isabet eleştirilerdi. Mesajı ve eleştirisi çok olan oyunları, kitapları her zaman sevmişimdir. Bu bir duruştur. Oyunu bu mesajları, eleştirileri olmasa da severdim ve çok iyi bulurdum mutlaka ama bunlar bir kat daha sevmeme neden oldu. Bu oyun, bir tutunamama hikayesini anlatmaktadır. Tutunamayanları her yerde görüyoruz fakat onlara tutunacak bir dal, gidilecek bir yol, girilecek bir kapı göstermiyoruz… Oyun aslında bu gerçeği de anlatıyor.

Oyunu izlerken yaşanan çaresizliği, kırılıp biten umudu, artık yarınların olmadığını, yarınlar olsa bile bir şey fark etmeyeceğini çünkü bir şeyin değişmeyeceğini ve gelecek günün, dün veya önceki günün aynısı olacağını iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Açlık, borçlar, hacizler, bloke konulmuş banka hesapları… Arzu ve kardeşleri için başka bir yolun olmadığını gösteriyor. Onlar için yarın demek sadece borcun biraz daha artması demek çünkü.

Son kısımda sözü elbette oyunculuk konusuna getirmek istiyorum. Bu oyunda saf bir yetenek izlediğimi düşünüyorum. Taklit yeteneği ayrı, şarkı söyleme yeteneği ayrı, karakterden karaktere geçişleri ayrı iyiydi. Oyuncunun duygudan duyguya geçişleri ve seyirciye de bu duyguların geçmesi ise ayrı bir yetenek.

Siyanür’ün ve tüm ekibin yolu açık olsun. Sanatla dolu seneleri olsun.

 

KÜNYE

Prodüksiyon : Talimhane Tiyatrosu

Yazar : Şebnem İşigüzel

Yönetmen : Özge Elif Yeşilyurt

Oynayan : Bahar Süer

Dekor Tasarım : Aytuğ Dereli

Kostüm Tasarım : Gül Sağer

Işık Tasarım : Önder Ay

Dış Ses : Vedat Arslan

Ses ve Efekt : Metin Küçükyılmaz

Reji Asistanı : Şeyda Özgül

Afiş Tasarım : Defne Özdoğan

Fotoğraf : Sumru Uçak