CEM KARACA’NIN GÖZYAŞLARI: İSYAN, SÜRGÜN VE MÜCADELE - EBRU DOĞUSOY, CEM KARACA'NIN GÖZYAŞLARI FİLMİ HAKKINDA YAZDI

  • 08.Nov.2024

CEM KARACA’NIN GÖZYAŞLARI: İSYAN, SÜRGÜN VE MÜCADELE - EBRU DOĞUSOY, CEM KARACA'NIN GÖZYAŞLARI FİLMİ HAKKINDA YAZDI

Yüksel Aksu’nun yönetmen koltuğunda oturduğu, başrollerini İsmail Hacıoğlu, Fikret Kuşkan ve Yasemin Yalçın’ın paylaştığı Cem Karaca’nın Gözyaşları, güçlü anlatımı ve duygu yoğunluğuyla izleyicileri etkileyici bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.

 

Film, 26 Ocak’ta vizyona girdiğinde üç haftada 219 bin 331 seyirciye ulaştı. Ancak Cem Karaca'nın son eşi İlkim Karaca, filmin gösterimden kaldırılması için dava açtı ve 3,5 milyon lira teminat yatırılması koşuluyla gösterimin durdurulmasına karar verildi. Vizyondan kalkan film, aylar sonra İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin yerel mahkeme kararını kısmen kaldırmasıyla bir dijital platformda yeniden izleyiciyle buluştu.

 

Anadolu rock müziğinin efsane ismi Cem Karaca’yı İsmail Hacıoğlu canlandırıyor. Doğumundan sürgün yıllarına ve dönüşüne kadar uzanan bu yapım, klişelerden uzak, samimi bir anlatıma sahip. Cem, müzikle kendi dünyasında yaşayan genç bir adamken babası onun daha geniş bir bakış açısına sahip olması için askere gitmesini ister. Kendisi de bir sanatçı olan babası, Cem’in yalnızca müziğe değil, hayata da derin bir anlam katması gerektiğini düşünmektedir.

 

Babanın, Fikret Kuşkan’ın etkileyici sesiyle canlanan “Kendini kaybolmuş gibi hissedersen korkma; insan kaybolmadan kendini bulamaz” sözleri, Cem’in yolculuğuna rehberlik eder. Askerde Anadolu’nun kültürü ve halk ozanlarının sözleriyle tanışan Cem, müziğin ve hayatın nasıl iç içe geçtiğini fark eder. Dadaloğlu’ndan Karacaoğlan’a uzanan, Anadolu’nun kadim hikayeleriyle yoğrulmuş bu yolda her saz teli, her halk türküsü ona aidiyetini ve müziğinin gerçek anlamını keşfetmesi için bir kapı açar.

 

Cem, Anadolu’nun çilekeş insanlarının sesini rock müzikle harmanlayarak geçmişin tüm acılarını, sevinçlerini ve umutlarını modern bir dille anlatmaya başlar. Kimseden çekinmeden, ezilen halkın sesi olur; gözünü karartarak çıktığı bu zorlu yolda grup arkadaşları sık sık değişse de müziğiyle halkının yanında durmayı sürdürür.

 

1980 darbesiyle birlikte yedi yıllık Almanya Berlin'deki sürgün hayatı başlar. Ailesinden uzak, evladına hasret geçen bu yıllar, onun kırgın yolculuğunda derin izler bırakır.

 

İsmail Hacıoğlu, Cem Karaca’nın ikonik tavırlarını, karizmasını ve mücadelelerini öylesine ustalıkla canlandırıyor ki, izleyici adeta filmin büyüsüne kapılıyor.

Kendi sesiyle bu büyük ustanın şarkılarını yorumlaması, sesindeki benzerliği ise mükemmel.

Hacıoğlu, Karaca’nın sahnedeki duruşundan halkına olan bağlılığına kadar, dönemin siyasi atmosferinde yaşadığı zorlukları ve sürgünde çektiği acıları da derinlemesine yansıtıyor.

 

Fikret Kuşkan, Cem Karaca’nın babası Mehmet İbrahim Karaca’yı canlandırırken efsanevi oyunculuğu ve etkileyici ses tonuyla filme damgasını vuruyor. İstanbul tiyatrosunun kurucularından olan annesi Toto Karaca’yı ise Yasemin Yalçın başarıyla canlandırmış. Her iki oyuncu da rolleriyle bütünleşerek mükemmel performans sergiliyor.

 

Film, sahne performanslarını dönemin estetik anlayışı ve sinematik diliyle birleştirerek, kostüm tasarımları ve uygun renk seçimleriyle izleyiciyi 70’ler Türkiye’sinin atmosferine taşıyor. Karaca’nın sahnedeki enerjisini yansıtmak için dinamik kamera açıları ve hızlı geçişler tercih edilirken, duygusal anlarda uzun çekimlerle hikâye derinleştiriliyor.

 

Cem Karaca, yalnızca bir müzisyen değil, aynı zamanda bir halk ozanıydı. Müzikle direnişini, ülkesine ve halkına duyduğu derin aidiyet duygusuyla birleştirerek, sesini toplumun sesi haline getirdi. O, her notasında ve her sözünde halkının acılarını, umutlarını ve direniş ruhunu taşıyan gerçek bir sanatçıydı.

Film, Cem Karaca’nın anısına büyük bir saygı duruşu sunuyor.

 

EBRU DOĞUSOY